Photokina'ya gitmek bir başka sonbahara kaldı ama fotoğrafçı arkadaşım Bülent Uluçay ile birlikte 25-27 Ekim 2012 tarihleri arasında New York'da yapılan Photoplus'ı ziyaret etme şansını yakaladım.
Uzun bir kuyrukta saat 10:00 da açılacak kapıların önünde bekledikten sonra bir insan selinin peşinde fuar alanına girdik. Tahmin edebileceğiniz gibi girişteki kapılardan biri Canon diğeri ise Nikon tarafından tutulmuştu.
Canon Hollywood starlarını aratmayacak güzellikte bir sunucu bulmuş girer girmez bizi 5D MkIII tanıtımına çağırdı katıldık ve stüdyo ortamında yapılarak anında büyük ekranlara yansıtılan fotoğrafları keyifle izledik. Bu yeni makine MkII'ye göre üstün özellikler taşıyor. Makine içinde HDR ve çoklu çekim (aynı kare üzerine) modlarını çok başarılı buldum. Netleme hızı da eskisi ile kıyaslanamayacak ölçüde gelişmiş. Artık çift kart yuvası bulunması da büyük avantaj sağlıyor. Diğer taraftan Canon'un en profesyonel modeli 1DX'i 400mm 2.8L lens ile birlikte deneme olanağı buldum, bu makinenin ergonomisi ve otomatik netleme hızı olağan üzeri etkileyici; Hele saniyede 12 kare çekerken çıkan ses her fotoğrafçıyı büyüleyebilir.
Oradan Nikon standına geçerek D4 ve D800'ü denedim, ancak ikisi arasında Canon'un 1DX ve 5D MkIII arasında gördüğümden daha fazla fark buldum. Başka bir deyişle Canon'da bir alt modele (5d) geçtiğimde kendimi Nikon'da olduğu kadar kötü hissetmedim D4 gerçekten büyüleyici güzellikte bir makine ve D800 ona kıaysla kozmetik olarak kötü duruyor ve hissettiriyor.
Sonraki durağım tabiki fotoğraf makinelerinin atası Leica standı oldu. Yeni çıkan Leica M i çok merak ediyordum, elime alıp fotoğraf çektim, Live View modu netliğe yardımcı olma ve birebir lensin gördüğünü aktarma konusunda büyük bir devrim olmuş. Elektronik vizör de bir o kadar yararlı, artık neredeyse optik vizöre gerek kalmamış gibi. Beyaz ayarı konusunda M8 ve 9 da yaşadığım sorunlar ne yazık ki devam ediyor, fuar alanındaki tungsten, led ve floresan ışıkların karışımı Leica M in de kafasını karıştırdı ve fotolarda yeşile çalan bir kast oluştu. Bu tür kritik durumlarda elle beyaz ayarı yapmaya devam etmekte yarar var.
Favori makinem X2'nin Paul Smith edisyonu ile mavi renkli M7 Leica standının en renkli parçalarıydı. Leica X2'nin netleme hızının biraz daha iyileşmiş olduğunu söyleyebilirim. Yeni alacarte serisi de oldukça etkileyici.
Leica ile nostaljik takılırken buradan Fuji standına geçmenin en uygun olacağına karar vermiştim ki, yol üzerinde Sony'nin en üst seviyedeki SLT-A99 modeline takıldım ve test ettim ama telefoto lens ile netleme hızı Canon ve Nikon'dan sonra tam bir hayal kırıklığıydı diyebilirim. Fuji standında çok merak ettiğim bir karşılaştırma yapmak olanağını buldum. X-Pro1 ve küçük ve görece ucuz kardeşi E-X1. Bu iki makine arasında neredeyse dağlar kadar fark var X-Pro1 gerçekten mükemmel bir makine ve elde tutmanın verdiği tatmin, hibrid vizörün hoşluğu, yanında oyuncak hissini veren küçük kardeşiyle karşılaştırılamaz bile, alacak olanlar biraz daha paraya kıyıp Pro1 i tercih etsinler derim.
Nostalji'de bir başka boyut ise Olympus.. Standın arkasında ilginç bir şov devam ederken aynı anda makinelere konsantre olmak zor oldu. Burada daha önce de deneyerek beğenmiş olduğum OM-D E-M5 ile bolca oynama şansını buldum ve kullanmakta olduğum Lumix GX1 ile bir karşılaştırma yaptım. İki makinenin performansı neredeyse aynı ancak GX1 pancake 14-42 zumu ile kolayca geniş bir cebe sığarken OM-D neredeyse küçültülmüş bir DSLR gibi ve 14-42 kit zumu da oldukça uzun. Burada Olympus'un mikro 4/3 lenslerini de kendi makinem üzerinde denedim, Bridge'de bakıyorum tüm Olympus lensler ile çekilen fotoların EXIF değerleri kaydedilmemiş Av f/1 gösteriyor, diğer taraftan çekerken netleme konusunda bir sorun olmamasına karşın fotoğrafı büyüttüğümde sonuçlar ne yazık ki oldukça yumuşak, görüntüler yeterince net çıkmamış. Uyumlu olmasını beklediğim 4/3 sistemindeki bu aksama beni hayli şaşırttı.. eksik bir şey mi yaptım?
Panasonic Lumix standı Olympus'a kıyasla sönüktü, bir motosiklet ve bir model standın önünü kapatacak biçimde yerleştirilmişti, öyle ki standı kolaylıkla görmeyip geçebilirdiniz. Diğer taraftan ürünler eksikti, örneğin görüp denemek istediğm GX1 elektronik vizörü standa getirilmemişti. Reklama bunca değer verip para harcayan Panasonic acaba ürünlerini tam kadro fuara getirmeyecekse niye buraya katılıyor diye düşünmeden geçemedim.
Pentax fuarın arkalarında olmakla birlikte yine görece büyük bir stand oluşturmuştu. Burada rengarenk K-01 modellerini deneme şansı buldum. Makinelerin kullanımı son derece basit ve çektiği fotoğraflar da da mükemmel. Mark Newson tarafından tasarlanan bu kamera ile fark edilmemek mümkün değil. Gövdesi oldukça kalın olmasına, kaba ve plastik oyuncak gibi görünmesine rağmen makine ele alındığında umulmadık biçimde avuca rahat oturuyor ve beklenmedik bir kalite hissi veriyor. Deklanşör sesi de çok etkileyici, tek sorun olarak çekilen fotoğrafları izleme için playback düğmesine bastığınızda bir kum saati sizi karşlıyor ve görüntünün gelmesi fazla uzun sürüyor. Herşeye rağmen fuarda elime alıp oynadıktan sonra edinmek istediğim bir kamera oldu APS-C sensörlü aynasız K-01.
Bir başka Pentax oyuncağı ise Q10. İşte bu tam anlamıyla bir oyuncak kamera. Böyle minyatür bir kameranın değişebilir lensli olması çok ilginç. Lensi çıkardığımda gördüğüm sensör öylesine küçüktü ki bu boyuttan nasıl kaliteli bir fotoğrafa ulaşılabildiğine akıl erdiremedim. Büyük olasılıkla aklllı telefonlarda da buna yakın boyutlarda sensörler kullanılıyor. Bu kamera da boyuna göre çok başarılı iş çıkartıyor, bir tane edinip devamlı yanımda taşımak istemedim değil hani, ancak fiyatı bu makineyi en pahalı oyuncaklardan biri haline getiriyor. En iyisi Iphone ile çekim yapmaya devam edeyim dedim kendi kendime, hem de hemen instagram a yükleyebilirim oradan...
Ama o da ne? Sigma Galaxy kamera Wifi özelliği taşıyan makinesini fuarın tam ortasına yerleştirmiş meydan okur gibi herkese. Akıllı telefonlara göre çok daha kaliteli çekimler yapmak mümkün bu teknolojinin son harikası ile ve oradan da tıpkı telefonlarda olduğu gibi instagram a veya facebook a fotoğraf yüklelemek bir tıka bakıyor. İşte sanırım hepsinden çok bunu edinmek istiyorum artık, bu fotoğrafçılar için vereceğimiz paraya değecek gerçek bir oyuncak.
Sırada Zeiss ve Sigma standları vardı. Zeiss lensler vitrinde birer mücevher gibi duruyorlardı, bu lenslerin övgüsünü çok duymama rağmen kullanmak kısmet olmadı bu güne kadar. Vitrinde gördüğüm bir Zeiss lens kesiti oldukça ilgimi çekti bu güne kadar hep çizim olarak görmüş ancak bir lensin tam ortadan fiziksel olarak kesilmiş biçimine rastlamamıştım. Aşağıda paylaşıyorum sizlerle, detaylı bir yapısı olduğunu çizimlerden biliyordum görmek daha etkileyici oldu, şimdi lensler neden böylesine pahalı daha iyi anlayabiliyorum.
Fuarda alışılageldiği üzere satış yapılan standlar da vardı, almak istediğim pek çok aparat oldu ancak taşıma problemi yüzünden vazgeçmek zorunda kaldım bu hevesten. Ama buraya kadar gelmişken bir şey almadan da gitmek olmazdı. Satın alma opsiyonumu "Lens Baby Composer Pro Kit" den yana kullandım. Amerika'da üretilen ender fotoğrafik gereçlerden biri olan kitin içinde 35mm ve 80 mm f2.8 olmak üzere iki adet lens, makro adaptörler ve kompozer bulunuyor. Lens Baby sistemi tıpkı körüklü makinelerde veya tilt-shift lenslerde olduğu gibi hareketli (döner kafalı) kompozerin üzerine takılan lensin yönünün değiştirilmesine olanak veriyor. Böylece kadrajın belli bir kesitini net alırken diğer bölümleri flu çekebiliyorsunuz. f/2.8 geniş diyafram sayesinde arka planda muhteşem bir bokeh etki yarabiliyorsunuz. Lens Baby nin yaratıcı ve sıra dışı işler çıkarabilmek için benzersiz bir araç olduğu kuşkusuz. Aşağıda photoshop uygulanmaksızın makineden direk olarak aktarılmış Lensbaby 35mm lens ile f2.8 de çektiğim bir fotoğrafı görebilirsiniz. Bu fuardan bu kadar, tekrar buluşmak üzere hoşçakalın.
Çok faydalı bir yazı olmuş, izlenimler fotoğraflarla harika aktarılmış, çok çok çok beğendim!
YanıtlaSilBu yazıtı okuyunca oraya gitmiş kadar olur fotoğrafçı meslektaşlarımız....
YanıtlaSilCarl Zeiss Standında çalınan lenslerimi gördüğüm zaman Fuarın en üzücü anıydı...
YanıtlaSil